Otomatik kontrolün ortaya çıkmasıyla, yarattığımız sistemler üzerindeki hâkimiyetimiz artmış daha hızlı ve daha güvenli çalışır sistemler elde edilmiştir. Otomatik kontrol ve otomasyon sistemleri sayesinde “insan faktörüne” her zamankinden daha az gereksinim duyulmuştur.
Burak BALKIN/Enerji ve Otomasyon Sistemleri Satış Müdürü
ATALIAN GLOBAL SERVICES
Otomasyon sistemlerine olan ihtiyacımız ne zaman oluştu?
Sanayi devrimi sonrasında insanlığın keşifleri artmakta ve üzerinde çalıştığımız birçok alanda teknoloji son hızla ilerlemektedir. Makine gücüyle hemen hemen her şeyi yapılabilir hale geldik. Zamanla gelişen bu teknolojik güç bizleri, zor kullanılır, tek başına insan gücü ve kapasitesiyle kontrolü mümkün olmayan bir duruma getirmiştir. Bu yüzden kontrol ya da otomatik kontrole olan ihtiyaç ortaya çıkmıştır. Otomatik kontrolün ortaya çıkmasıyla, yarattığımız sistemler üzerindeki hakimiyetimiz artmış daha hızlı ve daha güvenli çalışır sistemler elde edilmiştir. Otomatik kontrol ve otomasyon sistemleri sayesinde “insan faktörüne” her zamankinden daha az gereksinim duyulmuştur.
Yakın bir zamanda katı disiplinli bina yöneticileri seçilerek tesislerdeki teknik ve teknolojik sistemler bir şekilde yönetilebiliyordu! Günümüzde bu hâkimiyeti iyi ve doğru kurgulanmış otomasyon sistemleriyle sağlayabiliyoruz.
Otomasyon sistemlerini en çok nerelerde kullanıyoruz?
Kullanmadığımız bir yer yok ki! Günümüzde bilgisayarlar insanların yaptıkları işlerin çoğunu üstlenmekte ve bunları kusursuz olarak gerçekleştirmektedirler. Fabrikalar, gıda tesisleri, iş merkezleri, eğitim kurumları, konutlar vb. örnekleri çoğaltılabilir ve karmaşık teknik sistemlere
sahip binalar yaptık. Bu durumda binalarımızdaki güvenlik ve konfor beklentilerimizi karşılama noktasında, sağlıklı bir bina işletimi için otomasyon sistemlerinin kullanılmasını zorunlu hale gelmiştir. Otomatik kontrolün ortaya çıkmasıyla, yarattığımız sistemler üzerindeki hâkimiyetimiz artmış daha hızlı ve daha güvenli çalışır sistemler elde edilmiştir. Otomatik kontrol ve otomasyon sistemleri sayesinde “insan faktörüne” her zamankinden daha az gereksinim duyulmuştur.
Otomasyon sistemlerini kısaca nasıl tanımlarız?
Bina Otomasyon Sistemi (BYS),birbirleriyle iletişim özelliği olan, ancak bağımsız olarak da çalışabilen dijital programlanabilir kontrol
cihazları, giriş/çıkış modülleri, bilgisayar sistemi, grafik kullanıcı ara birim yazılımı ile enerji yönetimi, ekipman/sistem izleme
ve kontrolü işlevlerini gerçekleştiren tam entegre bir yönetim sistemidir.
Bina Otomasyon Sistemi aşağıdaki kısımlardan oluşmaktadır:
- Saha ekipmanları (Sensörler/ duyar elemanlar, vana-damper motorları v.b.)
- Bağımsız çalışabilir (Stand alone) Programlanabilir Kontrol Üniteleri
- Uygulama/ekipman özel kontrolörler (FanCoil, VAV kontrol üniteleri vb.)
- Merkezi Bina Otomasyon Sistemi Bilgisayarı – Grafik tabanlı merkez kullanıcı ara birimi yazılım ve donanımı
Bina otomasyon sistemine dahil edilen ısıtma/soğutma/ havalandırma ve aydınlatma sistemleri kontrol modülleri üzerinden yukarıda belirtilen noktaları kontrol etmektedirler. Bu kontrol modülleri (PLC), kurgulanan çalışma mantıkları ve senaryoları uygulamayı mümkün kılar. PLC’ler kendi başlarına çalışabildikleri gibi birbirleri arasında sürekli iletişim halindedirler. İki cihazın birbirlerine bilgi aktarmakta kullandıklarına lisana“protokol” ismi verilmektedir Lisan benzetmesi aslında oldukça yerinde bir benzetme olup iki insanın anlaşabilmek için aynı lisanı konuşmaları gerekiyorsa cihaz ve sistemlerin de birbirleriyle anlaşmaları gerektiğinde bir iletişim protokolünü kullanmaları gerekir. Aşağıda dünyada ve ülkemizde kullanılan “açık protokol” isimlerini görebilirsiniz.
O kadar hayatımızdalar mı?
Tahmin edemeyeceğiniz kadar! Konutlarda taleplerimiz genelde kişisel olarak yönetilebilen daha basit sistemlerle karşılanıyor.
Ancak ticari binalarda kullanılan tesisat ve sistemler daha karmaşık, yönetmesi zor, yüksek enerji tüketimine ihtiyaç duyan ve
ana amacı bizlerin “güvenlik ve konfor” taleplerini karşılamaya yöneliktir pahalı sistemlerdir.
Peki “Konfor” Nedir?
Bir mekânda bulunan kişilerin çoğunluğunun bu mekânda olmaktan hoşnut olma durumu olarak tanımlanabilir. Uluslararası bazı kriterlerle sınırları belirlenmiştir. Konforu Etkileyen Parametreler
Nelerdir?
Aşağıda belirtilecek parametreler birbirine bağlı ve etkileşim içindedirler.
Örneğin düşük hava hızında belli bir sıcaklık miktarı rahatsızlık vermez iken hava hızı artırıldığında üşüme hissi uyandırabilir.
Sıcaklık (°C/°F): Mahallin kuru termometre ile ölçülen sıcaklığı. Yaz ve kış farklı olmak kaydı ile kullanım nedeni ve kullanıcıların faaliyetine göre belirlenen bir aralık.
Nem (%BN/%RH): Mahallin havasının bulunduğu sıcaklıkta taşıdığı su buharı ile taşıyabileceği su buharının oranıdır ve sıcaklıkla değişir.
Hava Hızı (m/sn): Mahale verilen/ emilen havanın veya mahal Debi (m3/saat-lps): Mahale verilen/ emilen havanın veya mahal içinde dolaşan havanın miktarı.
Çevrim Sayısı (adet): Mahallin hacminin verilen/emilen havanın miktarına oranı. İç Hava Kalitesi (ppm CO2/ %VOC): İç hava kalitesi, havadaki insanın rahatlık ve sağlığını etkileyen termik olmayan tüm noktaları kapsar. Havanın insan sağlığına birinci derecede etkisi, vücudunun metabolizması için gerekli olan oksijen alımını ve meydana gelen karbondioksitin atılması için gerekli olan nefesi alıp vermeyi (respirasyon) sağlamasıdır.
Işınım-Radiation: Çevre (duvar vs.) sıcaklığı
Yayınım-Convection (ℇ): Havanın ısınarak hafifleyerek yükselmesi veya soğuyarak aşağı inmesidir.
Aydınlık Şiddeti (Lux/Footcandle): Yüzeye düşen ışık akısının, o yüzeyin alanına bölümüdür.
Gürültü Seviyesi (dB): Ses seviyesinin 40 dB’in altında olması gerekir.
20 dB : Saatin tik-tak sesini duyabilirsiniz,
30 dB : Yatak odası için uygun ses seviyesi,
40 dB : Rahatsız bir uykuya neden olur,
55 dB : Normal konuşmayı duyamazsınız, çalışma veriminiz azalır.
Otomasyon sistemlerinin avantaj ve dezavantajları İşte işin en önemli kısmı burada… İhtiyacımız olan her şeyi üretirken gerçekten bitmek bilmeyen bir istekle düşünüyoruz, tasarlıyoruz ve üretiyoruz. Ancak bu işleri yaparken gerçek anlamda da tek şeye ihtiyacımız var; “enerjiye”…
İhtiyaçlarımızı karşılamak için enerjiye tam da göbekten bağlıyız.
Enerjimiz olduğu sürece dünyamızı yaşanabilir kılacağız görünüyor. Son yıllarda “yenilenebilir enerji” kullanımında ciddi bir artış var ancak artan enerji talebimiz nedeniyle enerjimizi genelde yenilenemez (fosil) yakıtlardan elde ediyoruz. Bu bitmek bilmeyen enerji talebimiz nedeniyle dünyamıza geri dönüşü olmayan hasarlar veriyoruz. Ciddi bir karbondioksit (CO2) salınımımız var. Bunun dışında metan (CH4) ve soğutma sistemlerimizde kullandığımız freon (R-12, R22- R134-a) gibi soğutucu akışkanlar ile ozon tabakasına ciddi zararlar verdiğimizi son 30 yılda öğrendik. Son yüzyıl içerisinde bu zararımız iklim değişikliklerine, bazı canlı türlerinin yok olmasına neden olmakla beraber bu şekilde yaşamaya devam edersek deniz seviyelerinin yükselmesine de neden olarak daha kötü bedeller ödetebilir bize, bu durumun geri dönüşü yok!
Bu sebeple ihtiyaçlarımızı giderirken, enerjimizi daha verimli kullanmak ve daha temiz enerji kaynakları bulmak zorundayız.
Otomasyon sistemlerinin sağladığı avantajlar
Bu sistemler ihtiyacımız kadarını tüketmemizi mümkün kılıyor. Binalarımızda en çok enerji tüketen sistemlerin başında “soğutma, ısıtma, havalandırma ve aydınlatma sistemleri” gelmektedir. Dikkat ederseniz bu sistemlere bağlı cihazlar evimizde ve ticari binalarımızda en çok gidere (maliyet) neden olan ekipmanlardır.
Otomasyon sistemleri;
- Binalarımızdaki cihazların açılış/kapanış saatlerini otomatik olarak ayarlamamıza,
- İklimsel/mevsimsel değişimlerin etkisinde konfor şartlarının uluslararası kriterlerde tutulmasına,
- Konfora ihtiyaç varsa bu şartların sağlanmasına eğer gerek yoksa bazı “stand-by” , “alt konfor” ve “ekonomi” gibi senaryosal modlar kullanmamıza,
- Olası arıza durumlarında teknik operasyonların olabildiğince hızlı ve güvenli yapılmasına olanak sağlar.
Kaynak: Güvenlik Yönetimi